8 Temmuz 2017 Cumartesi

Akıllı Hans Etkisi

Akıllı Hans Etkisi





 20. yüzyılın başlarında bir lisede matematik öğretmenliği yapan Wilhelm von Osten,  'Akıllı Hans' ismindeki atına toplamayı, çıkarmayı, çarpmayı, bölmeyi, kesirli sayılarla işlem yapmayı, zamanı söylemeyi, notaları okumayı, yazmayı öğrettiğini iddia ediyordu. Hatta Osten'e göre at Almancayı bile öğrenmişti.  

Akıllı Hans giderek ünlendi, sorulara toynağını yere vurarak yanıt veriyordu. İnsanlar başta bu iddiaya pek inanmadı.  Ama atın toynakları yere vurması ve tüm bunları bir anlam ve kurallar içinde yerine getirmesi görenleri şaşkına çevirmişti. Akıllı Hans birçok soruyu doğru bir şekilde yanıtlıyor, matematiksel işlemleri yapabiliyordu. Sorular ata sözlü olarak sorulabildiği gibi yazılı olarak da sorulabiliyordu. Atın yaptıklarını gördükçe insanlar giderek ikna oluyordu. Olayın doğruluğunun araştırılması için bilim insanlarından oluşan Hans Komisyonu oluşturuldu. 

Hans Komisyonu olayda herhangi bir hile bulamadı. Komisyona göre at matematiksel işlemleri yapabiliyor, kendisine sorulan sorulara yanıt verebiliyordu. Birkaç şüpheci dışında, biyologların, psikologların, doktorların büyük çoğunluğu olayın doğru olduğunu düşünüyordu. Birçok  ünlü uzman da aynı fikirde idi. Bunlar arasında kaşif Schweinfurth, doğa bilimci Schilling, Hanover Zooloji Bahçeleri yöneticileri de vardı. Fakat fizyolog Oskar Pfungst konuya şüpheyle yaklaştı ve olayı araştırmaya karar verdi. Pfungs çok dikkatli bir çalışma yaparak Akıllı Hans'ın beklentilere göre cevap verdiğini ortaya çıkardı. Yani Akıllı Hans gerçek anlamda matematiksel işlemleri yapmıyor, ya da notaları okumuyordu. Zamanı söylediği de yoktu. O sadece etraftan bir şekilde ne yapması gerektiğini fark ediyor ve buna uygun davranıyordu. 

Pfungs, ilk başlarda Akıllı Hans'ın sorulara ne şekilde cevap vermesi gerektiğinin bilgisini yanı başında bulunan  sahibi Wilhelm von Osten'dan aldığını düşünmüştü. Fakat sahibi uzaklaştırılınca da Akıllı Hans sorulara doğru yanıtlar verebiliyordu. Her şeyden önce Akıllı Hans beklentileri ve ip uçlarını okumakta ustalaşmıştı, gerçekte soruyu anlamıyor, cevabı da bilmiyor ama insanların mimiklerinden, yüzlerindeki bakışından, soru soranın duruşundan nasıl cevaplaması gerektiğini anlayabiliyordu.  Pfungs kapsamlı deney ve gözlemleriyle Akıllı Hans'ın ip uçlarından mahrum kalınca doğru cevaplar veremediğini ortaya koydu. 

Akılı Hans olayında deney yapan kişi farkında bile olmadan sonucu etkilemiş oluyor ve atın bu sorulara kendi başına yanıt verdiğini düşünüyordu. Bu etkiye yani deneyi yapan kişi veya kişilerin sonucu etkilemesine psikolojide Akıllı Hans etkisi  de denir. Diğer yandan Akıllı Hans soruları doğru olarak bildiğinde ödüllendiriliyordu. Hans'ın ödül beklentisi onu beklentilere uygun cevap vermeye itmiş olabilir.

Akıllı Hans olayından bir takım dersler çıkarabiliriz: İlk olarak soruya doğru cevap vermek için ille de soruyu anlamak gerekmez. Hatta Akıllı Hans gibi soruları hiç anlamayan biri, bir takım yöntemlerle sorulara doğru yanıtlar verebilir. Gerçi burada anlamanın ne olduğu da tartışılabilir. Veya mesele anlamak mı yoksa sorulara doğru yanıt vermek midir? Anlamak bir şeyi, bir sorunu, belli bir algoritma çerçevesinde düşünmek mi, yoksa anlamak anlamanın kendisi de dahil yeni anlamlar üzerinde düşünüp, yeni anlamlar da bulmak; anlama yeni yorumlar da katmak mıdır? Veya anlamadığını anlamak da bir anlama türü değil midir?

Atın kendisine sorulan sorulardan çıkardığı anlamlar ile bir insanın çıkardığı anlamlar farklı olabilir. Yine atın bu soruları çözerken kullandığı yöntem ile bir insanın kullandığı yöntem arasında ciddi farklılıklar olabilir. Bu anlamlar ve yöntemler zaman zaman insandan insana bile değişir. Örneğin bir öğrenci kendisine sorulan bir takım matematik problemlerini yeterince anlamadan bir takım formüller yardımıyla çözebilir ya da bu soruların çözümlerini anlamadan ezber yardımıyla bulabilir. Anlamın ne olduğunu bilmeyen bir bilgisayar bile çok iyi şekilde satranç oynayabilir. Kuşkusuz bilgisayarın insan gibi bir anlam dünyası yoktur, o bir takım algoritmalara göre hareket eder. Yani bilgisayar satranç oyununu anlamadan algoritmalar yardımıyla çok iyi oynayabilir. Bu açıdan bilgisayar anlamadığını söylediği halde ezberler, formüller yardımıyla zaman zaman sorulara çok doğru yanıtlar veren bir öğrenci gibidir. Bu yüzden de anlamanın çok farklı boyutları olduğu pekala söylenebilir.

İkinci olarak deneyi yapan kişi farkında olmadan deneyi olumsuz olarak etkileyebilir.

Üçüncü olarak uzmanlar da zaman zaman yanılabilir. Örneğin birçok uzman olayın iç yüzünü araştırmadan ve anlamadan Akıllı Hans'ın verdiği yanıtlardan ikna olmuş, Akıllı Hans'ın insan gibi hesaplar yapabildiğini düşünmüştü.

Bilim, Fen ve Teknoloji 

0 yorum:

Yorum Gönder